Türk Aydınlanmasının kilit taşı olan Köy Enstitüleri 17 Nisan 1940’ta maddeleşti. Atatürk’ün öngördüğü, İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı devrinde hayata geçirilen büsbütün Türkiye’ye has modelin mimarları ise Ulusal Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç.
Eğitim ihtilalinin en başından beri genç Cumhuriyet’in öncelikli amacı olduğunun altını çizen gazetemiz müellifi Dr. Erdal Atabek, “Çünkü Atatürk, cehaletin işgale gelen düşmandan bile daha tehlikeli olduğunun, işgalci kovulsa bile cehaletin yok olmayacağının farkındaydı” dedi.
Köy enstitülerinin en devrimci yanının “Köy çocuklarını köy için eğitmesi” olduğuna dikkat çeken Atabek, “Bu çocuklar yetiştikten sonra yalnızca bir eğitmen değil, bir uygarlık rehberi oluyorlar” sözlerini kullandı. Her köyde bir Cumhuriyet mucizesi yaratan bu eğitim ve öğretim sayesinde bir yandan köyün muhtaçlıklarının karşılandığına değinen Atabek, “Öte yandan da bu gençlerin, köyde hâkim olan toprak ağalığı sistemine karşı da uygarlık rehberi olduklarını” vurguladı.
Bu sistemden en çok toprak ağalarının rahatsız olduğunu söyleyen Atabek, “Bu kitle Köy Enstitüleri konusunda evvel CHP’yi duraklattı, sonra da Demokrat Parti’ye de kapattırdı” tespitinde bulundu. Köyün yapısı gereği dışarıya kapalı ve dışarıdan geleni tehdit algılamaya yatkın olduğunu anımsatan Atabek, “Bu yüzden içeriden köy çocuklarını eğitip onları köy rehberi yapmak dahiyane bir fikirdi ve bu metot toprak ağaları için yaşamsal bir riskti” dedi.
(Erdal Atabek)
“ÖĞRETEN DEĞİL YOL AÇAN”
Günümüzde köy ve kentin gereksinmelerinin değiştiğine dikkat çeken Atabek, “Köy enstitülerini oluşturan anlayış, günümüzdeki eğitimde nasıl yer bulmalı” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Bu modelde asıl olan yaşayarak ve yaparak öğrenmedir. Bunu bugün kuzey Avrupa ülkeleri uyguluyor. Orada, ormanda anaokulu var. Küçük yaşta çocuklar böylelikle tabiat ile yaşamayı ve dayanışmayı öğreniyor. Tahsil yaşayaraktır. Sonra da yaparak. Ünlü muharrir Paulo Freire Batı’nın uyguladığı eğitim sistemi de bir bankacılık sistemi olarak görür. ‘Siz mevcut sisteme ayarlı ve uyarlı şahıslar yetiştiriyorsunuz. Şirketlere eleman yetiştiriyorsunuz. Asıl eğitim soran sorgulayan, eleştiren, eleştirel fikir ile bilgiyi tartan eğitimdir’ der. Katılıyorum. Günümüzdeki laik eğitim sistemi de kâfi değil. Artık bütün okullarımızda yeni bir sistem getirmeliyiz. Soran ve sorgulayan yurttaşlar yetiştirmeli. Bilen değil düşünen insan modeli yetiştirecek bir model… Aksi halde verilen dogma eğitim eğitim değil koşullandırma olur. Sistem, eleştirel düşünecek gençler yetiştirmeli. Bugün okumuş şahısların bile sormaya, sorgulamaya çekinmesinin, tartışmaktan çekinmesinin nedeni mevcut eğitim anlayışı. Meğer geleceğin öğretmeni öğreten değil yol açan rehber olacak. Öğrenci de dinleyen değil öğrenen olacak. Eğitimin yükü öğretmen üzerinden öğrenciye aktarılacak.”